Kayıtlar

Seyyah Saçların

Yüce dağda kar misali süzünür Sarıya bezenen siyah saçların O yanak bu yanak durmaz gezinir Mekânsız meydansız seyyah saçların  Sevda matahına avdanlık eder  Sallanır boynunda gerdanlık eder Gamzenin üstünde sultanlık eder Ferahfeza şehnaz segâh saçların  Düşerse gölgesi gönülden tasa Zapt olmaz telleri gelir makasa Hû diyen örükler uyar rakkasa Aşk ile dönerken semah saçların  Ününü âleme duyuran olur Garibe gedaya buyuran olur Ya zelzele kopar ya boran olur Hoyratça eserse eyvah saçların  Kimi gün serpilir kimi gün siner Kimi gün alnında üst üste biner  Gerilmiş kaşlara ok diye iner Kemankeş yayına silah saçların  Hazar’dan Aral’dan Nil’den mi rengi  Tuna’dan Volga’dan gölden mi rengi Orhun’da kayıtlı dilden mi rengi Eylesin Özcan’a izah saçların  Yusuf Özcan

Bahriyeli

BAHRİYELİ Sen benim en büyük hatam Belki de tek yanlışımsın Bülbüllü güllü şiirler yazmam Hasret türküleri dinleyip “OF” çekmem senin için. Mavili yeşilli şarkılarıyla Cıvıl cıvıl renkleri var Sanırdım dünyanın. Bu da benim aykırılığım işte. Gönül pazarında Ucuza gitmiş duygularım. Ne olurdu Bir akıldanem bir rehberim olsaydı Yapma be gardaş etme be gardaş Sen ucuz adam değilsin deseydi. Hasret gecelerinde Maviye türkü yakmasaydım Dönüp dönüp gök yüzüne bakmasaydım Yeni geliyor aklım başıma Geleceğim der gibi Bir ara izinsiz gitmişti ya. Bundan böyle Kan kırmızıya Ateş dağına Kül rengine Kurşun moruna şiirler yazacağım Ela gözlüm Ay bakışlım türkülerine inat Senin gezmediğin yerleri gezeceğim Bulabilirsem şayet. Hayatımın tek yanlışısın Sohbet etsem sen Yazı yazsam sen Yesem sen içsem sen Başımın belası mısın Nesin sen Dün Bahriyeli Ali ile Şurdan burdan konuşup İki tek atalım dedik Deniz dedi seni Liman dedi kollarını düşündüm Gemi d

TAHTALI KÖY TACİRLERİ

Tahtalıköy tacirleri Allah dostlarının sohbetinde bulunmak, kâmillerin öğüdünü tutmak, türbe ve kabir ziyaretleri, manevi haz verdiği gibi inançları güçlendirir elbette. Tabii ki alınan dipnotlar çıkarılan derslerle bütünleştirilse. Merhamet duygularının galebe çaldığı kutsal günlerde, inananların zaaflarından istifade etmesi daha kolaydır. Hemen hemen çoğunluk buna müsaittir. Gerçi “devenin gönlü olursa hamuta boynunu uzatırmış.” Bu yüzden de Rahmeti Rahmana kavuşmuş kişilerin, ikametgâhları yanıbaşında dükkân açan “tahtalıköy tacirleri”, esnaflığına aleni devamda bir beis görmemektedirler. Rafları üfürük, tükürük, çaput, mum, kurşun, üzerlik, kıl, tüy, hazır hatim, bitirilmiş mevlidi şerif gibi sermayesiz mallarla donandığından iflasları asla mümkün değildir. Saf ve alık müşterilerin biri gitmeden, diğeri kendisi gibi bir sürü sersem getirir. İslam’da, her türlü fal, tütsü, nefes, benzer şeyler dökmek/döktürmek, ölü veya diriden medet ummak kesinlikle haram ve yasaktır. Gaibi sadece

çamlık ve bir başka alem

YA SEN GELMEZSİN

BAKARSIN BİR AKŞAM YAR ÇIKAGELİR

Elleri boş dilleri dolu          Rahmetli Bahri Amca “Geçmişini unutan, geleceğe yan bakar evlat” diyerek anlatmaya koyuldu:           Sünni-Alevi-Ermeni vatandaşlarımızın dostlukla yaşadıkları üçken, Battal-Sarınınören ile Karabıyık Köyleri’ydi. Delice Irmağı’nın iki yakasına yerleşmiş görünümündeydiler. Sevgiyi paylaşmak için çırpınan ve bunu başarmanın mutluluğunu ellerinden bırakmayan imam-dede-keşiş dayanışması her haliyle gözlemleniyordu. Tefrikanın henüz giremediği bakir toprakların harmanında, hasadında karşılıksız yardımın doyumsuz hazzını yaşamak, düğünde, bayramda, cenazede, yortuda birbirlerine destek vermek ve hediyeleşmek ne güzeldi. Uzun kış gecelerinde köyden köye yatıya gidilirdi. Çocuklara dostluğun devamı için: “Babalarınızın arkadaşlarını ziyaret etmeyi sakın ihmal etmeyiniz!” öğütleri, latifenin incitmeyen inceliğiydi.           Hz. Ali, Köroğlu, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin hikâyeleriyle süslü akşamlar hatırlanası anılar arasındaydı. Gün geldi yollar mı yoru